ileler, “Ben de gördüm ama bir kere ara yeri göremedim. Bir karışıklık, bir kafa yok. Benim oğlum da hemen çarpışır işe. Sen karnına bıçak sapla, o da çarpışmayacak mı? Bunu yapan adam orada uyursa, oğlum da ona dokunur uyanır uyanmaz. O yüzden benim oğlum dediğin yerde de aynı zamanda orada da uyur dedim. En samimi arkadaşını ikna edip, onun aracılığıyla dışarıya çıkarmışlar. Hatta kaç saat önceden boynuma sarıldı, beni çok sevdiğini söyledi. Polis de alıp götürdüğünde parmak izini aldı, sonra söz verdi suçsuz olduğunu, o da hassas çocuktur” diyerek dava dosyasından bir sayfa okudu.
17 yaşındaki bir genç, Ankara’da tartıştığı okul arkadaşı tarafından bıçaklanarak hayatını kaybetti. Gencin ölmeden önceki son görüntüleri de ortaya çıktı. Annesi ve görme engelli babası ise evlatlarını kaybetmenin acısını yaşıyor.
Olay, 13 Şubat’ta Sincan’da meydana geldi. Lise üçüncü sınıf öğrencisi Hüseyin Ünal, önceki gün okul arkadaşı E.N.D.’nin (17) bıçaklı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Katil zanlısı E.N.D. tutuklanarak cezaevine gönderilirken, diğer bir şüpheli olan Y.B. (17) ise savcılıktaki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Gencin olay öncesinde parka gittiği sırada çekilen görüntülerinde, Ünal’ın beraberindeki iki kişiyle birlikte tuzağa düşürüldüğü ve saldırıya uğradığı anlar görülüyor.
Katil zanlısının en ağır cezayla yargılanması talep ediliyor
Olay sonrası hayatı kabusa dönen aile ise katil zanlısının en ağır cezayla yargılanması talep ediyor. Baba İlhami Ünal, yaşadığı acıyı şu sözlerle anlatıyor: “Olayı ilk ben duydum. Polisler beni aradı. Bıçaklanma olayının olduğunu söylediler. O anda şehir dışındaydım. Ne yapacağımı bilemedim. Bilincimi kaybettim. Bıçaklandığını ve kan kaybettiğini düşündüm. Daha da ağır bir sonuç olabileceğini aklıma dahi getirmek istemedim. Hastanenin yoğun bakım servisine gittim ve oğluma seslendim. Ben iki defa geldim yanına, artık sende kalk yürüyerek yanıma gel dedim.”
Oğlunun son konuşma cümlelerinden bahseden baba Ünal, “Benim çocuklarım kimseye bir şey anlatmaz. Çünkü meseleleri o kadar büyük görmezler. Oğlumla en son konuştuğumda kontörünün bittiğini söylemişti. Ben de tarifesini değiştirmiştim. Sonraki günler de bu tarifeyle idare etmesini sonra değiştireceğimizi söylemiştim” diye konuşuyor.
Oğlunun ileride aşçı olmak istediğini dile getiren baba, “Hüseyin’in hayalleri, düşünceleri hep ileriye dönüktü. Çevresini düşünür, insanlara yardım ederdi hep. Hüzünlü ortamları sevmez, hemen neşe getirirdi. Kavgayı, husumeti bilmezdi. Onu hep böyle yetiştirmeye çalıştım. İleride üniversiteyi bitirip aşçı olmak istediğini söylüyordu. 11 yaşından itibaren yemek yapıyordu ve hepsi de çok lezzetliydi. Hayali buydu. Benim oğlum hakkın rahmetine kavuştu ama başka Hüseyinlerin canı yanmasın. Katilin yaşı küçük diye cezasında indirime gidilmesin. Bu olay kasıtlı. Benim oğlum ne ilkti ne de son olacak. Sözün bittiği yerdeyim. Bu olay burada kalmasın. Hüseyinlerin kurtulması için bir şeyler yapılmalı” sözleriyle de katilin adalet önüne çıkarılmasını talep ediyor.
Anne Nazire Ünal da tarifsiz bir acı yaşadıklarını söyleyerek, “Şu anda bile içim parçalanıyor. O sırada işteydim. Duyduğumda dünyam başıma yıkıldı. Hastaneye gittiğimde oğlum ameliyattaydı. Doktorlar ümit vermedi ama operasyonun iyi geçtiğini söyledi. Oğlumun kanı son damlasına kadar akmış, beynine oksijen gitmemiş. Uzun süre yerde kalmış ve müdahale eden olmamış” diyerek yaşadığı acıyı ifade ediyor.
Olay sonrası ihmaller olduğundan şüphelenen aileler, “Kimse yardım etmemiş. İnsanlık bu kadar mı öldü” sözleriyle adaletin sağlanmasını talep ediyor. Ayrıca oğullarının son dakikalarına kadar mücadele eden şefkatli biri olduğunu belirten aile, “Oğlum aynı zamanda bir kahraman, bir savaşçıydı” diye de babalarının ölümünü unutmadıklarını söylüyor. Tüm bu acıların yanında aile, katilin en ağır cezayla yargılanması ve adaletin sağlanması için mücadelelerine devam edeceklerini söylüyor.
Bir yanıt bırakın